9 Nisan 2010 Cuma

Pelinsi lezzetler-1


Pelin'in Sofrasından.... :)


Bu ilk bölümde sizlerle gerek Türkiye'de gerekse diğer ülkelerde yediğim ve lezzetlerine bayıldığım yemeklerin resimlerini paylaşmak istiyorum, daha çok çok çok lezzetler var ama lütfen 2.bölümü bekleyin :)



Sharm El-Sheikh'den... ( Missss karides ve kalamar )
















Prag'dan.... ( Harika somon, ördek, gulaş çorbası ve soslu kanatlar )



















Paris'den.... ( Midye, somon, antrikot, lazanya )


























Münih'den...
















İtalya'dan.... ( nefis pizzalar, makarnalar.. )



























Budapeşte'den....





























Barcelona'dan... (Paella ve tadını unutamadığım çikolatalar.. )

















Kayseri'den... ( Kağıtta pastırma, et kavurma, kay
seri mantısı)




























Adana'dan... (kebaplar)































Trabzon'dan... (saç kavurma, mezgit, akçabat köftesi)

















2. bölümde görüşmek üzere..... :)))

18 Ekim 2009 Pazar

Bir Masal Şehri... PRAG...

Bir Masal Şehri… PRAG















Hitler’in 2. Dünya Savaşında bombalatmaya kıyamadığı 2 şehir varmış, biri Paris diğeri ise Prag.. O hain ruhlu adam bile bu iki şehirden çok etkilenmiş. Aynı ben :) Daha önceki yazımda sizlerle Paris’i paylaşmıştım şimdi ise Prag’ı… Prag bana göre romantizmin en dolusunu yaşayacağınız, çok güzel yerler göreceğiniz, tarihin doyumsuzluğuna erişeceğiniz, çok güzel yemekler yiyeceğiniz ve en önemlisi de klasik müziğe doyacağınız bir şehir… Ben yine kendi imkanlarım ile 5 günlük bir Prag gezisi ayarladım ve harika bir şehir gördüm ve yaşadım.
















Prag aslında 10 bölgeden oluşan bir şehir ama Prag 1 denilen bölge’de tarih, romantizm, en güzel binalar, köprüler, adalar, en güzel restaurantlar yani tüm güzellikler toplanmış. Prag 1 ise 5 kısımdan oluşuyor; Eski şehir ( Old Town ), Yeni Şehir ( New Town ), Yahudi Mahallesi ( Josefov ), Prag Kalesi ve civarı ( Hradcany ) ve Küçük Mahalle (Little Quarter ). Ben otelimi Eski şehir ile Yeni şehir arasında bir noktada seçtim. Konumu itibariyle her yere yürüme mesafesinde olan, yeni açılmış, süper temiz bir oteldi.


















İlk gün; Ulusal Müze, Vaclav Bulvarı, Eski şehir meydanı, astronomi saati, barut kapısı, belediye sarayı ( municipal house ), eski şehir sokaklarını dolaştım. Ve akşamda Ulusal Müze’de Vivaldi’nin Four Seasons eserinin yorumlandığı klasik müzik konserine gittim, tek kelime ile doyumsuzdu.. İkinci gün; otelden yürüyerek Vltava nehrine indim ve nehir boyunca Karel ( Charles ) Köprüsüne kadar yürüdüm. Karel Köprüsü kulesine çıkıp Prag’ı izledim.
































Köprü üzerindeki onlarca heykelin arasında yürüyerek nehrin diğer kısmına yani Prag Kalesi kısmına geçtim. Bu arada Karel Köprüsü üzerindeki sanırım 16.heykelciğin köpeğine elinizi koyup dilek dilerseniz dileğiniz gerçek de oluyor muş, sanırım her köprüden geçtiğimde dilek diledim :) Köprünün bitiminde Küçük Mahalle girişinde St.Nicholas Katedralinin içi görülmeye değer.












































Sonrasında sırası ile Prag Kalesi, St.Vitus Katedrali ( harika bir ihtişamı var ), Altın Yol, Barut Kulesini gördüm. Kaleyi bitirdiğimde Hradcany’nin daracık sokaklarına kendimi bıraktım, genelde trafiğe kapalı sokaklar ve evler çok güzeldi. Sonrasında Petrin Tepesine gidip Petrin Kulesine çıktım. Bu kule Eiffel’den esinlenerek inşa edilmiş, Eiffel’in dörtte biri büyüklüğünde bir kuledir. 299 basamağını çıkıp zirveye ulaştığımda harika bir Prag manzarası beni bekliyordu.

























Sonra park boyunca yürüyerek ve nehri geçerek Yeni şehir’deki otelime döndüm. Üçüncü gün ; Yeni şehri şöyle bir dolaşıp tekrar Eski Şehir meydanına gittim. Bu meydan da Tyn Kilisesi ile hemen arkasında ki St.Yakup kilisesini gezdim. Görülmeye değer yerler. Sonrasında Yahudi mahallesine gidip Yahudi mezarlığı ile pek çok özel sinagog gezdim. Özellikle İspanyol Sinagogu ile Yahudi mezarlığı ilgi çekici idi, çünkü aynı mezarda 5-10 tane mezar taşı vardı ve 2.dünya savaşı sırasında bu mezarlığa üst üste 12 insanın gömülmesi ile yaklaşık 200.000 kişinin mezarı olduğu söylemiyor ki mezarlığı görseniz küçücük bir alanda mevcut.


































Sonrasında tekrar Vltava nehri boyunca yürüyüp Manes köprüsünden Küçük Mahalleye geçtim. (Bu arada Vltava nehri boyunca tekneler ile gezilerde mevcut, ben katılmadım, yürümeyi tercih ettim.) Şeytan Deresi ve civarı hakikaten çok güzeldi, çok ilginçti. Bu arada Küçük Mahalle’de zengin Prag halkı yaşamakta ve çok şık binalardan yada evlerden oluşmaktadır. Ayrıca hemen hemen tüm konsolosluklarda buradadır. Dördüncü gün ; Prag’ın batısında Almanya sınırına yakın bir şehir olan Karlovy Vary’e gittim. Prag’a otobüs ile 2 saat, tren ile 3 saat uzaklıkta olan bir yer. Bu şehir kaplıcaları ve SPA merkezleri ile ünlü bir şehirdir. Ama aynı zamanda çok özel mimarisi olan bir şehir. Becherovka isimli özel bir içkisi de hem burada keşfedilmiş hem de üretim yeri buradadır. Dolayısıyla bu içkiyi en ucuz alabileceğiz yer burasıdır ( Prag’a nazaran ). İçki özel bir likör olup eski zamanlarda mide hastalıkları için keşfedilmiş ama halkın beğenisi ile içki olarak kullanılmaya başlamıştır. Karlovy Vary’de Diana Kulesi diye bir yer var ki çıkmanızı şiddetle tavsiye ederim, finiküler ile gidilen dağın tepesinde bir kule. Sadece Karlovy Vary değil uçsuz bucaksız süper bir manzara sizi bekliyor, hayran kaldım.





























Akşamüzeri tekrar Prag’a döndüm ve Belediye sarayında ( Municipal House ) Çek filarmoni orkestrasının yaklaşık 2 saatlik klasik müzik konserine gittim. Tek kelime ile süperdi, bittiğinde dakikalarca ayakta alkışladım. Son günümde ise daha çok yeni şehir tarafı ile eski şehir tarafındaki alış veriş mağazalarında saatlerimi geçirdim. Sonuç olarak böylesine güzel yerler görmek, müzeler gezmek, tarihi koklamak, güzel biralar içmek ( ki Prag’ın biraları çok ünlüdür ), harika yemekler yemek , müziğe doymak kısacası bir masal yaşamak istiyorsanız gideceğiniz adres PRAG’dır.